KONU SADECE ARABA DEĞİL

İzlediği videodaki hızla giden araba, Selin’e dün gece gördüğü rüyayı hatırlattı.
“Tarık’la beraber bir arabada gidiyorlardı, arabayı Tarık kullanıyordu. Keyifle giderken bir anda hızlanıyor, Selin korkup yavaş gitmesini istese de Tarık onu dinlemiyor ve O yavaş dedikçe daha çok gaza basıyordu.”

Rüyayı hatırlayınca bugün uyandığında hissettiği gerginlik tekrar kapladı içini. Sabah anlam veremediği gerginliğinin sebebi anlaşılmıştı.

Rüyaya benzer haller ilişkilerinde defalarca yaşanmıştı. Tarık şoförlüğüne laf söyletmezdi. Selin’in ağzından çıkan “Biraz yavaşlar mısın?” lafı, ikisi arasında değişip Tarık’a “iyi kullanamıyorsun, biraz yavaşlar mısın?” olarak ulaşırdı adeta. Konu anlamsız bir tartışmaya döner, sesler yükselirdi ya da Tarık “istiyorsan sen kullan” gibi bir lafla konuyu kapatıp uygun gördüğü hızda gitmeye devam ederdi. Selin rahatsız olsa da bir süre sonra bir şey söylemek yerine konuşmamayı öğrendi.

O yıllarda Selin’in ehliyeti vardı ama araba kullanmıyordu. Aslında istese kendine bir araba alabilirdi, ama araba hevesi hiç olmamıştı. İşe servisle gidiyordu. Onun dışında da Tarık’ın arabası vardı. Dışarıda olduğu her dakika zaten beraberlerdi.

Şimdiyse arabası olmaması onu zorluyordu. İlk günler sudan çıkmış balık gibiydi sokaklarda. Toplu taşıma kullanmayalı uzun yıllar olmuştu. En son üniversitede binmişti otobüse, minibüse, metroya. Yeni açılan metro hatlarınıysa hiç bilmiyordu. İstanbul’a yeni gelmiş gibiydi. Doğup büyüdüğü bu şehri, 33 yaşında tekrar keşfediyordu.

Bazı günler nereye gittiğini bilmeden geziyordu sokaklarda. Genelde yalnız oluyordu bu günlerde. Arkadaşları vardı tabi ki, iş arkadaşları, okul arkadaşları, kuzenleri… Ama hafta sonları onlarla buluşma alışkanlığı yoktu uzun yıllardır. Şimdi bir anda arayıp “haydi hafta sonları müsaitim artık, buluşalım” demeye utanıyordu. Ayrıca yalnız olmak hoşuna gitmişti. Kimseyle uyumlanmaya çalışmadan, tek başına canının istediğini yapmakta henüz acemi olsa da, öğreniyordu.

Tek başına gezdiği bu günlerde bol bol insanları izliyordu. En çok da çiftleri… Kendince bir oyun geliştirmişti. Çiftlerin evli olup olmadığını ya da ne kadar süredir beraber olduklarını tahmin etmeye çalışıyordu. Bu oyunu, her zaman çantasında olan kitabını evde unuttuğu bir günde, bir şeyler içmek için oturduğu kafede bulmuştu. Biraz telefonuyla oyalanmış, ama şarjının azaldığını fark edince elinden bırakmak zorunda kalmıştı. Boş boş etrafına bakınırken arkasındaki masanın konuşmalarına kulak misafiri olmaya başladı. Bir kız ve bir erkek sohbet ediyorlardı. Burçlarından başlayan sohbet, sevdikleri filmlere, müziklere gelmişti. Büyük olasılıkla ilk buluşmalarıydı.

Yaklaşık 1 saat dinledi onları, hiç susmadılar. İlk başlarda konuşacak ne de çok şey bulunuyordu ilişkilerde. Sonra tanıma evresinin geçmesiyle, konuşma evresi de mi geçiyordu acaba?

İşte o günden sonra çiftlerle ilgili ilişki süresi tahminleri başladı Selin’in. Konuşma şekilleri, birbirlerinin yüzlerine bakma süreleri, masada ne şekilde oturdukları ya da yolda nasıl yürüdükleri, yan yanayken telefonla geçirdikleri süre gibi farklı kriterler geliştirdi zaman içinde. Oyunun sadece bir eksiği kalmıştı. Tahminlerinin doğruluğunu kontrol edebilmek. Çiftin yanından ayrılırken ilişki sürelerini öğrenebilmek bugünlerde en büyük hayallerindendi.

Son günlerde kendisiyle ilgili de bir hayali vardı, araba almayı istiyordu. Sokaklarda araba modellerine daha fazla dikkat eder olmuştu.

Sonraki birkaç haftada araba ilanlarına bakmaya başladı. Beğendiği ve bütçesine uygun bir model de belirledi hatta. Arabasının olması düşüncesi onu heyecanlandırıyordu. Heyecanın yanında, nasıl kullanacağı korkusu da vardı. Şoför koltuğuna sadece ehliyet aldığı dönemde oturmuştu. Ama bir arabası olmasını, şehirde istediği gibi hareket edebilmeyi istiyordu ve bir şekilde halledecekti.

O gece rüyasında kendini yine bir arabada gördü, bu sefer şoför koltuğundaydı. Ayakları pedallara yetişmediğinden, oturduğu koltukta iyice aşağıya doğru kaymış, önünü görmeden ilerliyordu. Kalp çarpıntısıyla açtı gözünü. O koltukta oturmaya acemiliğini iliklerine kadar hissettiği bir rüyaydı.

Araba konusu gündeminde olduğundan bu rüyayı gördüğünü düşündü.

*    *    *

Rüyalarımız günlük yaşadıklarımızdan, hayatımızdaki insanlardan motifler taşır. Bu şuna benzer; bir hikayenin anlaşılabilmesi için, genel olarak dinleyicisinin kelime dağarcığındaki sözcüklerden ve bildiği bir lisandan oluşması beklenir. Yazarın kendi uydurduğu kelimelerle bezenmiş bir hikaye, dinleyen için bir şey ifade etmez. Ya da sadece Türkçe bilen birine Çince hikaye anlatmak anlamsızdır. Rüyalarda da durum aynıdır. Rüya, görenin hayatından kesitler ve kişiler kullanır, çünkü anlattığı konu rüyayı gören tarafından anlaşılsın ister. Yani rüya kişiyle onun anlayabileceği sembollerle konuşur.

Selin, o günlerde hayatına daha geniş bir perspektiften baksa, araba alma motivasyonunun sadece istediği yerlere kolay ulaşmakla ilgili olmadığını görebilirdi. Yıllardır bir başkasına bıraktığı şoför koltuğu, aslında hayat içinde ilerlerken kendisiyle ilgili kararların alındığı bir makamdı. O, bu makamda uzun süre kendisi oturmamış, orayı bir başkasına tahsis etmişti.

Tarık’la ayrılmasından sonra ise koltuk boş kalmıştı. Oraya artık kendisi oturmak istiyordu. Bunun için hevesli ve heyecanlıydı. Aynı zamanda korkuyordu. Çünkü ne yapacağını çok da bilmiyordu. Hayatının şoför koltuğunda oturup o arabayı yolda ilerletmekte henüz acemiydi. Ama denemelere başlamıştı, öğreniyordu. İşte rüyasının göstermeye çalıştığı buydu.

Şoför koltuğuna başkasını oturtmaya alışan kişi o koltuğa geçmekten önce korkar. Hatta bazen gidenin yerine yeni bir şoför bulur. Şoför değişikliği bir süre iyi gelir. Ama sonra araba yine istediği hızda gitmemeye başlar. Çünkü pedallar ve direksiyon o koltuğun sahibindedir. Araba yan koltuktan kullanılamaz. Kullanmak isteyen cesaret edip şoför koltuğuna oturmalıdır. Eğer bir gün cesaretini toplayıp oturmayı başarırsa önce dizleri titrer. Bir anda usta şoför olunmaz. Ustalık için belirli bir zaman geçmesi, tecrübe kazanılması gereklidir. Acemilikle ilerlenen yollardan sonra gelir ustalık. Ne kadar süre sonra bilinmez, bir gün geriye dönüp bakıldığında, geçmişteki korkunun ne kadar anlamsız olduğu düşünülür. Çünkü acemilik bitmiş, ustalık başlamıştır. Usta olmanın şartıdır acemiliği unutmak.

İşte Selin bu acemilik dönemindeydi hayatında. Tarık’tan ayrılmak onun zannettiği gibi sadece bir ilişkinin bitmesi değil, hayatının şoför koltuğuna oturmuş yeni bir Selin’in doğmasıydı aynı zamanda. Ve doğumlar güzel olsa da sancılı olduğu aşikardı.

Senem Özkan
Şubat 2024

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir