Sizce de doğru mu, bazı sözlerin irite ettiği?
“Geçmişi geride bırakabilir ve herkesi affedebilirsin” desem mesela😊
Kendi adıma bu “affetme” lafına uzunca bir süre ısınamadığımı söyleyebilirim. Bana bir sürü şey yapmış, haksızlık etmiş, kalbimi kırmış insanları nasıl affedebilirdim ki? Bence affedilmesi mümkün olmayan durumlar vardı ve hatta “affettim” diyenler de yalan söylüyordu.
Kendimle ilgili çalışırken bir noktadan sonra bir şey keşfettim. İnsanların affetmek dedikleri kavramla benim anladığım affetmek farklıydı.
Bence affetmek, olumsuz hiçbir şey olmamış gibi, ilişkiye sorun olmadığı dönemdeki şekliyle devam etmekti. Yaşananları silmekti adeta. Bazı olaylarda bu mümkündü tabii ki. Arkadaşınla tartıştın, sonra karşılıklı konuştun özürler dilendi, kalpler yumuşadı ve affedildi, olanlar unutuldu. Bu kafamdaki mümkün affetme kalıbıydı.
Ama bu kadar basit olmayan konular da vardı. Mesela, küçük yaşta annesi ya da babası tarafından terk edilmiş bir çocuk onları nasıl affedebilirdi? Yıllar sonra hiçbir şey olmamış gibi bir sıcaklıkla bu ilişkiye devam edilemezdi ki.
İki affetme kavramının farkını anladım demiştim ya, bunun nasıl olduğundan başlayayım.
“Affetmek, o kişiyle ilişkiye tekrar başlamayı gerektirmez, istersen bir daha onu hayatına hiç almayabilirsin” lafını ilk duyduğumda algıladım bu farkı. Çünkü bu öyle bir sözdü ki, affetmek ve bir daha görüşmemek bir aradaydı. Affettiysem neden görüşmeyeyim ki? Affetmek, ortada sorun kalmadı demek değil miydi? Ya da affettim demek karşılıklı sarılmak değil miydi? Değilmiş…
Neymiş peki?
Bir örnekle anlatmaya çalışayım.
Fırında bir şey pişirdin ve fırından çıkarttığın sıcak kabı yanlışlıkla elinle tuttun (bunu bir ben yapmıyorumdur herhalde 😊) ve elin yandı. Canın acıyor. Öncelikle yapılan ilk hareket ne olur? Elini sıcak kaptan ayırmak, yani ondan uzaklaşmak. Bunu refleks olarak yaparsın, bazen kap kırılır, bazen içindekiler dökülür hatta. Elinden atarsın çünkü.
Yani canımızı yakan şeye karşı ilk tepkimiz o acıyı bitirmek ya da yarayı daha derin hale getirmemek için acı veren şeyden uzaklaşmaktır. Gayet insani ve kendini koruma amaçlı bir tepkidir.
Elimiz yerine kalbimiz acıdığında da bu olur. Öncelikle uzaklaşmak isteriz. Ve bu çok yerinde bir tepkidir. Çünkü fiziksel bedenimiz gibi, duygusal bedenimizi de korumak isteriz.
Yanan elimiz, yani fizik bedense bir süre sonra iyileşmeye başlar, beden kendini onarır, iyileştirir. Sağlıklı ilerleyişte beklenen budur.
Duygusal tarafta da olayın aynı fizikselde olduğu gibi ilerlemesi ideal olandır. İşte AFFETMEK denen kavram bu noktada ortaya çıkar. Çekilen acıya takılı kalmamak, “ah şu sıcak kap da bana neler çektirdi, amma canımı yaktı, ben bunu hak etmiş miydim, sadece yemek pişiriyordum” demek yerine “canım acıdı, ama geçti” diyebilmek bu duygusal yarayı onarmak anlamına gelir. Fiziksel bedenin kendini onarması gibi, duygusal yaranın da iyileştirilmesidir affetmek denilen.
Elimiz yandı diye fırın kullanmayı bırakmıyoruz hiçbirimiz. Fırını evden atmıyoruz, düşman da ilan etmiyoruz. Sadece daha dikkatli olmaya başlıyoruz sonrasında. Tepsi sıcak, dikkatli olayım deyip kendimizi koruyoruz. Konu fırın değil, onu doğru şekilde kullanmayı öğrenmek oluyor.
Yani özetle söylersek, affetmek olanları yok saymak değil, olayın duygusunda takılı kalmamak anlamına geliyor bugün anladığım kadarıyla. Sonrasında alacağımız tedbirler, kendimizi benzer durumlardan korumak için gelişmemize, daha geniş bakış açıları kazanmamıza vesile oluyor.
“Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır. Niye kederlenirsin?” demiş Mevlâna.
İşte tozumuzu alacak görevliler geliyor da diyebiliriz canımızı yakan durumlara.
Her kavramın zaman içinde açılan daha derin anlamları olduğuna inanıyorum. Onun için bugün anladığım kadarıyla dedim yukarıda. Çünkü dün anladığım affetmek başkaydı, bugünkü başka. Yarınkinin de farklı olma ihtimalini göz ardı edemeyiz.
Sevgiyle kalın…
Senem ÖZKAN
Nisan 2024